Toplum Sizi Değiştirebilir Ancak...

 İpek Avcu - 44


Toplum Sizi Değiştirebilir Ancak...

"Çünkü insan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar...”

Bu söz Thomas Mann’ın “Büyülü Dağ” kitabından bir alıntıdır.

Ve doğru mudur? Size neyi anımsatır? Önce bu soruları düşünmeniz yazıyı okurken gerçekten bir tartışma ortamında olduğunuzu hissettirebilir ve bu şekilde kendinizi de yazının içinde hissedebilirsiniz! Sonrasında da geri dönüt olarak düşüncelerinizi belirtmenizi rica ederim.

Bireyden başlamak istiyorum. Birey kelimesini kendimce tanımlamam gerekirse, iradesi olan ve düzgün düşünebilen herkes bir bireydir, diyebilirim. Her bireyin kendi içinde illaki bir hayatı vardır. Kendi kafasında kurduğu düşünceler, farkında bile olmadığı bilinçaltı, onu yaşamda tutan farklı unsurlar ve diğer her şey olmadan insanın anlamı olmaz. Asıl problemimiz bireyin içinde yaşadığı toplumdur bu durumda. İnsan ilk doğduğunda düzgün düşünemez, iradesi henüz gelişmemiştir. Bir bebeği suçlayamazsınız ve bizim için ahlak dışı veya iğrenç olan davranışlarını tatlı bile bulabilirsiniz, öyle değil mi? Öyleyse bebekler henüz bir birey değildir dolayısı ile kendi hayatlarını yaşayamazlar. Ancak öğrenebilirler ve öğrenecekleri ilk çevre tabi ki de ilk olarak aileleridir.

Siz 3 yaşındayken kendi kararlarınızı emin bir şekilde verip ailenizin bir engeli olmadan uygulayabilir miydiniz? Buradaki asıl soru, siz karar vermiş olsanız dahi o gerçekten sizin kararınız mıdır?

Hayır değildir, çocuklar büyürken kişilikleri içlerinde bulunsa dahi bunu dışa yansıtamazlar çünkü o kişilik baskılanmıştır. Hatta ve hatta içlerindeki kişilik bile içinde bulundukları aile ve toplumun özelliklerini taşır. Bu yüzden verecekleri neredeyse hiçbir karar onlara ait olamaz. Dolayısı ile yaşayacakları hayata ne kendileri karar verebilir ne de kendi hayatlarını yaşayabilirler. Bu yargı insanın gelişiminde de geçerlidir, insan büyürken kişiliği şekillenir ve bunun üzerinde çevrenin (aile, arkadaşlar, öğretmenler vb.) etkisi oldukça büyüktür.

İnsanlar büyük oranda yaşadığı toplumun baskısı altında kalır ve bu onların hem kişiliklerini hem de yaşam standartlarını etkiler. Yalnız olsalar bile. Siz yalnızken gerçekten yalnız olduğunuzu düşünüyor musunuz? Belki de öyle sanıyorsunuz ancak ben buna katılmıyorum. Yalnız kaldığınızda kafanızda beliren o düşüncelerin hepsi size mi ait sanıyorsunuz? Emin olun çoğu size davetsiz misafir olan diğer insanların dediklerine dayanıyor. Bir birey olarak topluma aitsiniz ve içinde yaşadığınız toplumun düşüncelerinden kaçışınızın imkânı yok. Siz kendinizi o topluma ait hissetmeseniz bile o toplumun değer yargılarına tabi tutulduğunuz sürece toplumun düşünce yapısını illaki benimsemişsinizdir. Farkında olmasanız ve istemeseniz bile siz sadece kendiniz değil farklı insanların da hayatını yaşamış oluyorsunuz. Bu da baştaki sözün bilinçli veya bilinçsiz olarak kendi çağının ve çağdaşlarının hayatını yaşama kısmına denk geliyor.

Sizi ıssız bir adaya yalnız olarak bıraktığınızı düşünelim ve iki senaryo var:

  1. Yaklaşık 10 yaşlarında bir çocuksunuz.
  2. 25 Yaşını geçmiş bir yetişkinsiniz.

İlk senaryoyu “Sineklerin Tanrısı” adlı kitabı okuyan herkes az çok farz edebilir. Kısa bir özet geçmek gerekirse kitapta çocuklar ıssız bir adada kalıyorlar ve saf hatta melek gözüyle bakılan bu çocukların gerçekte ne kadar vahşi oldukları kendi aralarında işledikleri cinayetlerden anlaşılabiliyor. Ve adada her ne kadar kendini korumak isteyen ve saf davranmaya çalışan çocuk olsa da ya onlar da yapılan vahşice olaylara kurban gidiyorlar ya da bu vahşeti işleyenlere katılıyorlar. Gruplaşmak ve bir toplum kurmak bireyin kendi doğasında olan bir özelliktir. Siz de eğer benzer bir senaryoda bulunsaydınız ait olmasanız bile orada bulduğunuz bir aileye karışmayı veya orada bulunan farklı insanlarla bir topluluk kurmayı isterdiniz. Çünkü insan sosyal bir varlıktır ve yaşamını tek başına idame ettiremez. Ve bu senaryoda bir çocuk olduğunuz için kişiliğinizin büyük bir kısmı bu adada kurulan topluluğa benzeyecektir. Ancak hala daha önce geldiğiniz toplumdan izler taşımanız mümkündür çünkü 10 yaşınıza kadar orada yetiştirildiniz.

25 ve üstü yaşlarda genelde insanın kişiliği oturmuştur ama bu kendinizi topluma adayamayacağınız anlamına gelmez. İnsan eğer yeterince maruz bırakılırsa her topluma uyum sağlayabilir ancak acı çeker. Sevilmediğiniz ve dışlandığınız bir ortamda olmanıza benzer bir durumdur bu ancak bu durumda dışlanmasanız bile siz bunu hissedebilirsiniz çünkü o topluma ait değilsinizdir.

Şimdi ana düşünceye geri dönelim: "Çünkü insan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar...”

Siz, toplumun bir parçası olarak kendinizi tam anlamıyla asla yaşayamazsınız çünkü bilinçaltınız buna izin vermeyecektir. Ait olduğunuz toplumun en saçma düşünceleri bile kafanızda yer etmiştir ve illaki bir gün kendinizi eleştirirken sorularınızdan birine dahil olacaktır. Bunu bilinçsiz olarak yaparken bilinçli olarak da kendinizi farklı hissettiğiniz zamanlarda isteklerinizi umursamadan topluma uyum sağlamaya çalışırsınız. Çünkü yalnızlık rahatsız edicidir ve insan yalnız kalamaz.

Siz sadece kendi hayatınızı değil toplumun hayatını da yaşarsınız çünkü içinde bulunduğunuz ülkenin yaşam standartları, toplum yargıları, ortalama özellikleri ve karakteri sizin dünyaya bakış açınızı ve hatta iç dünyanızı değiştirir ancak siz bunu değiştiremezsiniz.

İpek Avcu - 44